Sığla Yağı

Milattan önce 4. Yüzyıldan beri şifa olarak kullanılmaya başlanan sığla yağı dünya üzerinde sadece bizim bölgemizde bulunan endemik bir tür olan günlük ağacının gövdesinden süzülür. Tarihte ağacın kök, gövde ve yaprak yapısını, ağaçtan nasıl süzüldüğünü ve ticaretinin nasıl yapıldığına dair ayrıntılı bilgi Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde bulunabilir.  Bu dönemde ülke olarak sığla yağının %70 kadarlık bölümünü ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılması için yurt dışına ihraç ederiz. Halka kalan %30'luk kısmı ise yöre halkı tarafından şifa olarak kullanılıyor.
Yöre halkı olarak bizler sığla yağını iç ve dış yaralarımız için kullanıyoruz:
Derin bir kesik yada ciddi bir yanık olduğunda ilgili bölgeyi suyla steril eder ve üzerine ince bir tabaka sığla yağı geçeriz. Üzerini kapatarak gevşek bandaj yapar ve bu pansumanı günde 3 kere tekrar ederiz. Yaş ve vücut yapısına bağlı olarak ortalama bir hafta ile 10 gün arasında yaralanan bölgenin tedavi olduğunu gözlemleriz. Dikiş gerektirmeden, kabuk bağlamadan tedavi olan bölge de yara izi de bulunmaz.
Sığla yağını mide ve bağırsak ülseri tedavilerimiz için de kullanıyoruz. Fotoğrafta görmüş olduğunuz kadar yağı bir kilo damak tadına uygun bir balla karıştırıyoruz ve her sabah aç karnına bir tatlı kaşığı tüketiyoruz. Her doğal tedavi küründe olduğu gibi sığla yağı tedavisinde de bir antre süresi var ve mutlaka dikkat edilmesi gerekir. Bal ile yapılan kür tedavisinde de bu süre 10 gün her sabah tüketilen karışıma 5 gün ara verme şeklinde uygulanır. Uygulanan antre süresinin sebebi mide ve bağırsakta zararlı olduğu kadar faydalı bakterilerinde olması. Kür sürekli uygulanırsa faydalı bakterilerin oluşumu engellenerek organların flora yapısının bozulmasına neden olur. Böyle bir durumla karşılaşmamak için kür antre süresine uyularak uygulanmalıdır.

Uyarı: 1 yaş altındaki çocukların, hamile ve emziren annelerin kullanımına uygun değildir.